Zihnimiz hiç susmuyor değil mi? Vıdı, vıdı sürekli konuşuyor ve biz de buna engel olamıyoruz gün içinde. Ya da ömrümüze entegre ettiğiniz zaman ortaya değişik bir tablo çıkıyor. Zihnimiz sürekli yayın yapıyor ve biz buna engel olamıyoruz ve bu düşünce kaosu içerisinde hem bedensel hem zihin olarak hem de ruhsal olarak ciddi anlamda çok yoruluyoruz, bizim acilen zihnimizi susturmamız gerekiyor değil mi?
Yani düşüncelerimizin efendisi olmamız gerekiyor. Peki bunları kontrol edemediğimizde varlığımızın ciddi tehlikeye girdiğini görebiliyor muyuz? Descartes’in dediği gibi “Düşünüyorum o halde varım” mı diyoruz? Çıktığımız hayat yolculuğun da kendimizi çok güçsüz hissediyor, bir şeyleri düşünüyor sonra o düşüncelerin içerisindeki detaylara dalıyor, varsayımlar mı oluşturuyoruz ve o varsayımlarla tekrar bir kısır döngü içerisine düşüyor ve yeni felaket senaryoları mı geliştiriyoruz?
Şimdi biz burada ne yapıyoruz biliyor musunuz? Düşüncelerimizin sınırlarını çizmiyoruz. O halde düşüncelerimizin sınırlarını çizmek zorundayız. Yani bir olay var, Tamam bu olay, bu da çözüm yolları ve sonuç, denklem bu. Ki; ben buna düşünce denklemi diyorum. Biz bu denklemin dışına çıkmamamız gerekiyor. Denklemin bir tarafı bir kişi olabilir ya da bir olay olabilir. Bu problemi alıp günümüzün çoğuna, hayatımızın geneline yansıtmanın ciddi anlamda hiçbir anlamı yok. Çünkü aslında biz o denkleminde dışına çıkıyoruz, o olayında dışına çıkıyoruz, o kişinin de dışına çıkıyoruz. Biz başka başka şeyler oluşturuyoruz zihnimizde ve o oluşturduklarımıza inanarak yaşıyoruz ve üzerlerine de yenilerini ekliyoruz.
Düşüncelerimizin sınırlarını çizmek zorundayız. Düşüncelerimiz bizim efendimiz değil,
bizim onları kontrol eden olduğumuzu mutlaka hatırlamak zorundayız. Bu farkındalığı
yaşamak zorundayız. Eğer bunun aksi olursa; nasıl bir tablo ortaya çıkacak biliyor musun?
Bir kere bizim düşündüğümüz olay yüz kat daha ağırlayacak. Çünkü sürekli ona
yoğunlaşmış olacağız, başarılarısızlıklarımız olacak çünkü ona yoğunlaşmış olacağız. Uyku
problemi yaşayacağız çünkü bunu yatağımıza kadar taşımış olacağız. Bunun dışında daha
önce söylediğim o fiziksel yorgunluk, ruhsal yorgunluk olacak, detaylarda kaybolacağı. Çok
kompleks bir döngü yaratacağız kendimize yani o düşünce okyanusunda boğulacağız.
Bunun dışında, şu başkaları adına düşünme var ya işte galiba hepimizi en çok yoran bu.
Bunu mu demek istedi, bunu mu ima etti, bunu mu düşündü. Bir kere bunu bilemeyiz, kaldı
ki düşünceler kişiyi bağlar ne düşünüyorsa bu onunla ilgili bir durum. Biz bu durum üzerine
niye düşünürüz ki, düşünüp de tamamen afaki ya da hayali sonuçlara niye ulaşırız ki.
Kendimizi niye bu kadar harap ederiz ki, bunların hepsi bitmeli, bunun farkındalığını
yaşamalıyız.
Tekrar söylüyorum; bir çözüm denklemimiz olmalı; olay çözüm yolları ve sonuç. Ayrıca düşünce sınırlarımız olmalı. Benim sana, o olaya, ya da kişiye ayırdığım zaman bu kadar diye sınırlamalıyız kendimizi. Şayet bu sınırlamayı koyamazsak kontrolsüzlük ortaya çıkar ve bunun da ağır sonuçlarını yaşamamız kaçınılmaz olur. Yaşam yolculuğunuzda, iş ortamınızda, sosyal ortamınızda, aile ortamınızda daha mutlu ve başarılı olmak adına bu farkındalığa hemen sahip olmalıyız. Çözüm odaklı yaklaşmak zorundayız, bunun dışında düşüncelerimizi kontrol etmenin önemini kavramalıyız. Çözüme ulaşmak için neler Yapabilirim? En basit doğal çözümler hep şunu söyler; düşüncelerin sana hakim olmaya başladığı zaman veya düşünceler fazla zihnini meşgul etmeye başladığında hemen bulunduğun ortamı, mekanı ya da havanı değiştir. İstersen bir müzik çal ya da şarkı söylemeye başla yada sevdiğin bir insanla olumlu bir sohbet içerisine gir. İstersen sevdiğin bir programı aç ve izle ya da bir kitabı eline al. Baktın başarılı olamıyorsun işte bu benim en sevdiğim çözümlerden biri; zihnimizi bir radyo olarak düşünüp hemen frekansını değiştirmek. Yani şöyle düşünelim; bizim zihnimiz bir radyo ve frekansları var ama kumanda benim elimde olmalı. Eğer kumanda sizde olmazsa, yani kafanıza göre, o eski tip radyolardaki düğmeyi çevirirseniz cızırtılı bir ses duyarsınız, sürekli frekans değiştirirseniz çok sevdiğiniz kanalları belki bulamayabilirsiniz ve karşınıza çıkan kanalları dinlemek zorunda kalabilirsiniz. Ama bu çok yanlış, bunu kendinize yapmaya hakkınız yok! Tamam, zihniniz bir radyoysa kumandası sende olmalı ve istediğin kanalda durma hakkına sahip olman gerekli. Duramıyor musun? Bu da bir adaptasyon süreci, egzersiz süreci 21 gün boyunca düşüncelerimi kontrol edeceğim ve bunun için bana en uygun metodu Oluşturacağım demelisin. İşte radyo olarak imgelidiğimiz frekansı değiştirmek, belki mekanı terketmek, ortamın havasını bir müzik çalarak değiştirmek ya da kitap okumaya geçmek yada sevdiğiniz biriyle muhabbet etmek de işe yaramıyorsa; lütfen radyoyu kapat. Kapat ve zihnini şuna şartla: Bir süre seni inzivaya çekiyorum, yeter çok yordun beni, artık ipleri elime alıyorum senin efendin benim ne düşüneceğime ne kadar düşüneceğime ben karar vereceğim. Bunun, bu farkındalığın sende yaratacağı o güzelliği yaşayarak göreceksin ciddi anlamda. Bu farkındalık aynı zamanda; hayatının tüm evrelerinde iş, aile, sosyal ilişki alanlarında o düşünce okyanusunda boğulmaman gibi bir sonuç getirecek.
Bunu başarmış olacaksın o zaman, şunu unutmayalım olur mu? Düşüncelerimizi kontrol etmek çok önemli düşüncelerimiz bizim değil biz onların efendisiyiz diyebilmeliyiz.
Randevu İçin