Benim çocuğum mükemmel mi? Mükemmel çocuk ne? Mükemmel insan olmak nasıl bir şey? Bugünkü sohbetimizi, yazımızı şu mükemmeliyetçilik kavramı üzerine gerçekleştirmek istiyorum.
Biz anne baba olarak eğer çocuğumuzun hangi alanda olursa olsun en başarılı olmasını, en iyisini yapmasını, bir numara olmasını istiyorsak, mükemmeliyetçi aile profiline uyuyoruz demektir. Peki mükemmeliyetçi olmak doğru bir tutum mu? Elbette ki değil. Aslında mükemmel olma çabası içinde olmak doğru dürüst hiçbir şeyi başaramamak anlamına geliyor bir anlamda. Öyle ya, yani sürekli zirveyi hedefliyoruz ya da çocuğumuzun akademik hayatında, okul hayatında, onu hep zirveye yöneltiyoruz ama o zirve bizim hiçbir zaman tatmin olduğumuz bir zirve değil çünkü onun ötesinde yeni bir zirve daha koyabiliyoruz, başka zirveler oluşturuyoruz kendimize. Tatminsizlik duygusunu da beraberinde getiriyor, inanın sevgili ebeveynler. Çocukların, öğrencilerin, akademik yolculuğunda şu mükemmeliyetçi aile profili ciddi bir engel, önce böyle olup olmadığımızı kendimize bir itiraf edelim.
Hiç çocuğumuzun başarılı olmasını, her şeyi elinden geldiğince doğru yapmasını, iyi yaşamasını istiyoruz aileler olarak, bunda bir sakınca yok. Ama şu “en” kavramı girdiği zaman işte orada bu çark ciddi anlamda bir sekteye uğruyor, çocuğun okul hayatında çok ciddi bir engel teşkil ediyor ve biz aile olarak bunun sebebi oluyoruz. Farkında değilsek, işte bu yazıda istiyorum ki bunun farkındalığını yaşayalım şu mükemmeliyetçilik yönümüzü törpüleyip, aslında bir anlamda da başarabiliyorsak ortadan kaldıralım.
Daha önceki eğitim koçluğu yazılarında sık sık tekrar ettiğimiz şeydi: Bir mükemmel
çocuk kavramımız vardı bizim, genelde de o, falancanın çocuğu oluyordu. Biz sanki onun
yolculuğunu ve hikayesini biliyormuş gibi, aldığı notlar, ya da işte yüzde birlik dilimde
olması, okuldaki başarısını göz önüne alarak ölçümüzü o kabul ediyor, onu mükemmel
çocuk olarak aile içerisinde barındırıyor ve çocuğumuzun başarılarını da ona göre
kıyaslıyorduk. İşte bizim mükemmeliyetçilik anlayışımız; aslında hedef olarak gösterdiğimiz
bir çocuğa, çocuğumuzu ulaştırma çabası.
Şimdi bu tutumun daha önceki eğitim koçluğu yazılarımızı okuyan anne babalar olarak
yanlış olduğunu kabul ettik ve bıraktık, ben öyle umut ediyorum.
Ama şu zihnimizden de mükemmel olmasını isteme arzumuzu çıkarmamız gerekiyor.
Başarının tarifini yaptık, başarı: Bizim çocuğumuzun her küçük adımı, hedeflerine doğru her
küçük ilerlemesiydi ve biz anne baba olarak hep destekleyici, bazen o adımları koşmaya
çevirdiğinde alkışlayan ama yere takılıp düştüğünde de kalkmasına izin veren, müsaade
eden, onu hırpalamayan, okul sürecinde akademik hayatında böyle şeyler olabilir deyip,
onu motive eden anne babalarız.
Bunu net bir şekilde çocuğumuzun eğitim hayatı boyunca uygulamamız gerekiyor.
Ama şu mükemmeliyetçilik arzumuz var ya bizim, hep daha iyisini, hatta en iyisini
istemek bu hayatımızda olduğu sürece çocuğumuz sadece düşmeler yaşayacaktır
ve öyle oluyor benim tanık olduğum olaylarda inanın buna.
Çünkü çocuğumuzun haritasını akademik anlamda biz belirliyoruz, hedefini de biz
belirliyoruz, onun ulaşması gereken noktayı da biz istiyoruz. Sen yapabilirsin, yürü aslanım,
yürü koçum diyoruz ona, biz onun potansiyelini unutuyoruz, falancanın çocuğunu hedefe
oturttuk ki, o mükemmel çocuğumuz bizim, biz onun rotası doğrultusunda çocuğumuzu bir
yarış atı misali koşturuyoruz. Ama o arada ne yapıyoruz? İkaz lambaları koyuyoruz, o
yolculuğunda sağa sola. Durmadan sık sık durduruyoruz, hayır yanlış yoldasın bu taraftan
gideceksin, böyle gitmelisin. Bu aracı böyle sürmelisin diyoruz ve muhtemelen zaten hedefi
çok uzak gelen çocuğumuza o yolculuk da çok yorucu gelmeye başlıyor ve potansiyelini
artık kullanamıyor ve yarıda bırakıyor, yarışı ya da o yolculuğu tamamlayamıyor ve
istemeyerek de olsa buna biz sebep oluyoruz. Bizim mükemmeliyetçilik arzumuz sebep
oluyor.
Şu mükemmeliyetçilik kavramını sadece çocuğumuzla iletişimimizden değil,
yaşamımızdan çıkarmamız lazım. Çünkü yaşam yolculuğunda bunu samimiyetle
söylüyorum gerek yetişkin bireylerde gerekse öğrencilerde ki, ergen safhasında, orta ve ileri
ergenlikte kendini çok gösteriyor. Mükemmeli beklemek, insanlardan, çocuğumuzdan ya da
kendimizden ciddi bir engel. Bu kavram artık hayatımızda olmasın, beklentilerimiz gerçekçi
olsun, çocuğumuza yönelik beklentilerimiz sadece onun potansiyeline uygun olsun.
Biz artık, çocuğumuzu tanıyan anne babalarız, onun yeteneklerini biliyoruz,
yapabileceklerini, yapamayacaklarını, neyi daha az yapabilip, ne de daha fazla kendini
ortaya koyabileceklerini, o kurduğumuz sağlıklı iletişimden daha iyi biliyoruz değil mi?
O zaman mükemmeliyetçi olmanın hiçbir anlamı yok.
Çünkü bizim; o mükemmel çocuk diye nitelendirdiğimiz çocuğun, daha önce de belirttim
hikayesini bilmiyoruz yani onun derslerinde başarılı olması, tüm hikayesinin çok doğru,
çok düzgün olduğu anlamına gelmiyor, ayrıca olmamalı da zaten.
Mükemmeliyetçilik demek kusursuz olmak için çabalarken aslında sürekli hata yapmak
demek. Mükemmeliyetçilik demek hedeflerin küçük ya da büyük olması fark etmez
ulaşmakta zorluk çekmek ya da ulaşamamak demek.
Ama hedefleri olmalı, potansiyele göre destek verilmeli ve bu yönde küçük adımlarla
bile olsa ki, o zamanla bu destekle koşmaya dönüşecektir, ilerlemek ve gerçek başarı
aslında böyle geliyor sevgili ebeveynler.
Unutmayın her çocuğun hikayesi ayrı, her çocuk farklı özelliklere sahip ve hiçbiri mükemmel
değil. Sizin çocuğunuzun daha iyi olduğu bir alanda bir başka çocuk o kadar iyi olmayabilir.
Ya da sizin gözünüzde, o çok iyi dediğiniz çocuğun başarısı başka alanlarda sizin
çocuğunuz kadar iyi olmayabilir. Her çocuk kendi hikayesini kendi yazar, önemli olan
çocuğumuzdan mükemmel olmasını beklemek değil, onun yeteneklerine, özelliklerine yani
potansiyeline göre anne baba olarak ondan mükemmel olmasını beklemeden, motive edip
yanında olmak.
Bu yazımızın farkındalığı bu olsun olur mu?
Evet çocuklarımızla iletişimimiz için bu sohbeti gerçekleştirdim, mükemmeliyetçi
anne baba olmayalım diye ama bitirirken şunu da söylemek istiyorum; kendimizde
mükemmeliyetçi olmayalım, hayatı, hedeflerimize göre yaşayalım ama hata
yapabileceğimizi ve kendimizi hatalarımızla kabul edebileceğimiz gerçeğinin farkındalığıyla
yaşayalım olur mu?
Randevu İçin