Bir öğrenci olarak çocuğumuzu tarif etsek, acaba birkaç cümleyle, ilk cümlelerimiz ne olurdu? Şöyle birkaç saniye düşünmenizi rica ediyorum. İşte bu yazımızda: Lütfen benim iyi yönlerimi görün diyen çocuğumuzun sesine kulak vereceğiz.
Hepimiz öğrenci olduk ve kendimize dürüst olalım lütfen, hiçbirimiz mükemmel,
kusursuz, öğrenciler değildik. Ama o yıllara şöyle bir dönersek; hepimizin hayatında bir
falancanın çocuğu vardı değil mi? Annemizin - babamızın bizi sürekli kıyasladığı, iyi ve kötü
yönlerimizin cetveli olan falancanın çocuğu. O, muhtemelen ilkokulda ilk okumayı söken
çocuktu, ilk kurdeleyi takan çocuktu, matematikten sürekli on alan çocuktu ya da
öğretmenin en çok sevdiği çocuktu, en iyi resim yapan çocuktu, en iyi şarkı söyleyen
çocuktu ya da mahallenin en uslu çocuğuydu. Ama farklı alanlarda da olsa falancanın
çocuğu hep hayatımızdaydı.
Ben bu falan canın çocuğunu şuna benzetiyorum: Hani evimizde çocuklarımızın boyunu
ölçtüğümüz duvara ya da gardıroba yapıştırdığımız o kağıt metreler vardır, rutin olarak
çocuğunuzun onunla beraber boy gelişimini takip ederiz değil mi?
Ama orada bir fark var, ölçümüz; çocuğunuzun bir önceki aya göre olan gelişimidir,
kendi değişimidir. Çocuğumuzun boy gelişimini biz, kendi ile kıyaslarız ama akademik
süreçte böyle mi yapıyoruz? Bize yapılan hataları aslında bir anlamda bizde çocuğumuza
yapıyoruz değil mi? Yani çocuğumuzun başarısını başkalarına göre değerlendiriyoruz,
memnuniyetsizliklerimiz ya da memnun olmamız o falancanın çocuğunun başarısına göre,
onun aldığı notlara göre değişiyor değil mi?
Bize yapılmasını istemediğimiz ya da yapıldığı dönemlerde acı çektiğimiz tutumları istem dışı da olsa çocuğumuza yaşatmış oluyoruz. Bir başkasıyla kıyaslanmak kimin hoşuna gider ki, bir çocuğun hoşuna gitsin sevgili ebeveynler? Örneğin eşimiz bize; tatlın güzel olmuş ama annemin ki daha güzeldi dediğinde o tatlıyı daha iyi yapmak ne kadar içinizden gelebilir, bir dahaki sefere. Aynı şey çocuğunuz için de geçerli İnan. Falancanın çocuğu, çocuğunuzun hayatında olduğu sürece ve başarıları, yaptıkları, o atmak istediği adımlar, onunla kıyaslandığı sürece, çok da istekli olmayacak ve inanın bu başarı grafiğini yükseltmede çok da etkili bir yol olmayacak.
Şu falancanın çocuğunu hayatımızdan çıkaralım olur mu? Çocuğumuzun ölçüsü,
akademik anlamda sadece kendisi olsun, tıpkı o kağıt metre gibi yani nasıl o kağıt metrede
bir önceki ay ya da aylara göre boy gelişimini işaretliyorsak, akademik süreçte de başarı
grafiğini sadece ona endeksli değerlendirelim, falancanın çocuğuna bağlı değil.
Bu değerlendirmeyi yaparken çocuğumuza, her zaman onun iyi yönleri ile başlayalım olur
mu? İyi yönlerine odaklanalım, inanın ondan sonra o, grafikteki yükselmenin hızı, ivmesi
çok daha fazla olacaktır.
Falancanın çocuğu hayatımızdan çıkacak, senin başarın; senin yaptıklarına göre,
dediğimizde işte orada çocuğumuzda müthiş bir özgüven, müthiş bir rahatlama olacak.
Kimseyi örnek almıyorlar, benim başarılarımda. Beni, bana göre değerlendiriyorlar.
Hani o, ufacık santimlerde, boy artışında, aa uzamışsın diye el şaklattığımız çocuğumuza,
küçücük başarılarında beni orası, burası, o çocuk, bu çocuk falanca ilgilendirmiyor, önemli
olan senin başarın deyip alkışlar ve dediğim gibi iyi yönlerine odaklanır ve küçücük başarı
adımlarını, çabasını takdir edersek, işte orada, o grafik, o kağıt metre gibi, yukarı doğru
yükselecek sevgili ebeveynler.
Bu yazımızda aslında üzerinde durmak istediğim bu sohbetin amacı; şu falancanın
çocuğuydu, inanın akademik sürecinde çocuklarımızın başarılarını o kadar olumsuz etkiliyor
ki, maalesef bunları yaşayarak görüyorum dinleyerek bazen hayretler içerisinde kalıyorum
ne gerek var?
Daha önceki eğitim koçluğu yazılarımda dediğim gibi; canını acıtarak çocuğumuzu,
kamçıladığımızı düşünerek başarısını arttıramayız.
Tam tersi, onun her küçük başarı adımını takdir ederek, onun iyi yönlerine odaklanarak
ve asla ve asla başka biriyle kıyaslamadan onun motivasyonunu güçlendirebiliriz.
Randevu İçin