DUYGULARINI TASARRUFLU KULLAN !

Değişmek ve gelişmek istiyoruz. Yeni başlangıçlar yapmak için harekete geçiyoruz. Hedefler koyuyoruz ve “başlıyorum” diyoruz. Sonra işler istediğimiz gibi gitmediğinde vazgeçiyoruz. Peki, karşımıza engeller çıktığında, her seferinde vazgeçmemizin sebebi ne? Karşımıza çıkan engellerle mücadele etmeyip, yenilgiyi baştan kabullenmemiz ve sonunda da bu engellere yenik düşmemiz bu kadar net.

Biz, bu yazımızda neyi amaçlıyoruz? Bizi hedeflerimize götürecek hayat yolculuğumuzda karşımıza çıkan engelleri bir, bir, ortadan kaldırmayı, kararlığımızla onlara “seni aşmam hiç de zor değil!” mesajını vermeyi. Onlara yenilip, vazgeçmemeyi. Karşımıza bir duvar olarak çıksalar bile onları, yıkıp geçmeyi “beni durduramazsın!” diyebilmeyi.

Bu engellerden biri de “duygularımızı müsrifçe kullanmak!” Daha önceki yazılarımda “kötü duyguları” yaşamımızdan çıkarmamız gerektiğini anlatmıştım. Çünkü kötü duygular ve onun paralelinde kötü düşünceler bizi nakavt ederler. Ama biz, izin verdiğimiz sürece… Biz, onları “Ben” de barındırmazsak, besleyip, büyütmezsek inanın istenmedikleri yerde durmayacaklardır. Geriye olumlu duygularımız ve onu takip eden olumlu düşüncelerimiz “ben” ligimizde hakim olmaya başlayacak. Biz onları besledikçe çoğalacaklar ve bize yaşam yolculuğumuzda hedeflerimize ulaşırken büyük bir motivasyon kaynağı olacaklar.

Olumlu duygularımızı besleyelim derken “polyannacılık” oynayalım demiyorum elbette. Herkese ve her şeye, yaşama pembe gözlükleri hiç çıkartmadan bakalım demek, bizi hayatın gerçeklerinden elbette soyutlar. Yani biz olumlu duygularımızı da tasarruflu kullanmalıyız. Bu “tasarrufu” ilişkilerimizde uygulamak daha sağlam bir duruş kazandıracak bize, çok net! Sevgi dolu olalım, olalım ama kime vereceğimiz ve ne kadar vereceğimiz konusunda gerçekçi olmak, merhamet duygumuzu; hak eden ve hak etmeyen dengesini kurarak göstermek, anlayışlı olmayı, bizi yoran, kullanan, bundan beslenen kişilere mi, yoksa anlayışı ile bizim de ona göstermemizi hak eden kişilere mi…. Göstermek vb….

Daha önceki yazılarımda sıkça tekrarladığım bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Tüm olumlu duyguları en çok kendimde yaşatmalıyım, sonrasın da “ben” e değer veren herkese elbette.

Bir e-mail de: Çok fedakarlık gösteriyorum ama yaranamıyorum. Sürekli kullanılıyorum, kendi yapmak istediklerimin hiç önemi yok sanki. Hep, çevremdekiler mutlu olsun diye onların yanında oluyorum şeklinde devam eden bir e-mail…

Daha sonraki yazılarımdan birinde şu “feda-karlık” olgusu üzerine bir yazı yazacağım. Feda etmek?? Neleri, kimlerin uğruna? Sonrası, niye hep serzeniş ve mutsuzluk? O zaman ne derece doğru? Olumlu duyguları, “kendimizi unutarak” başkalarına akıtmak. Yaşamda bizi hep arkalara iten, kendimizi hep başarısız hissettiren, öz saygımızı kaybettiren, bir yaklaşım. Lütfen, buna bir son ver! Kendini “feda” etmeden, senin yaşamında, senin yanında, koşulsuz sevgisiyle, çıkarsız ve en önemlisi senin canını acıtmadan var olan herkese göster. Bu seçiciliği yapmadığın sürece senin adını; “Fedakarlık” diye koyduğun duygunun “kullanılma, sömürülme, su istimal” olduğunu unutma! Ve aklından lütfen çıkarma: Diğerlerinin sana vereceği, göstereceği, tüm olumlu duygular önce senin kendine vermenle doğru orantılı.

Unutma!

YAŞAM SENSİN VE KOŞULSUZ KENDİNİ SEVMELİSİN! 

Randevu İçin