“Aslında herkes dahidir. Ama siz bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız bütün hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir” demiş Einstein.
Ne kadar doğru değil mi? “P” ve “P” harfleri, benim öğrenci danışanlarım da uyguladığım daha doğrusu birlikte oluşturduğumuz bir süreç. “Potansiyel ve performans” ilişkisi üzerine kurulu bir öğrenme planı. Potansiyelini kullanma ve performansını arttırmak. Aslında, keşfi süreç isteyen ama uygulamaya başlandığı anda sonuçları şaşırtıcı derecede hızlı olan bir yöntem. “Kapasitesi yok, kafası basmıyor” gibi yaftalarla aslında çoğumuz özellikle de ebeveynler çocuklarında ki o keşfedilmemiş ama var olan potansiyellerini istemeyerek de olsa bastırmış oluyorlar.
Zekanın bir bölümünün genetik olduğu gerçektir. Büyük bir kısmı ise çocuğun aldığı eğitim ile şekilleniyor. Bu eğitime lütfen akademik olarak bakmayalım sadece. Aile içinde, yakın çevresinde hatta sosyal ortamındaki yaklaşımlar ve paylaşımlar da zeka gelişiminde büyük rol oynuyor. Yani “zeka” bir kader değil. Onların öğrenmelerini daha kolay hale getirmek ve başarılarını sağlamak basit ve mümkün. Sadece bir önceki yazımda da değindiğim gibi ebeveyn olarak tutum ve yaklaşımlarımız da “doğru” ve “istikrarlı” olmalıyız. Yine bir önceki yazımda çocuklarımıza bir ebeveyn olarak nasıl yaklaşım göstermemiz gerektiğini anlatmış, doğru iletişime değinmiştim. Kısaca hatırlarsak neydi doğru iletişim; Dinlemek üzerine kurulu, yargılamadan, kıyaslamadan eleştiriden uzak onun kendini ifade etmesine fırsat verecek nitelikler taşımalıydı. Unutmayın lütfen; Korkusuz ve kaygısızca kendini ifade edebilen her çocuk için akademik başarı ve hedeflere ulaşmak çok da kolay bir süreç olacaktır.
Potansiyelini yanlış tutumla baskıladığımız çocuğumuzun performansını arttırmasını beklemek çok büyük bir çelişki. Onun yapabileceklerini, ne kadar yapabileceğini, ne şekilde yapabileceğini ve ne süreyle yapabileceğini maksimum hale getirmek için doğru sorular sormak çok önemli. İlgi alanları, daha az ilgilendikleri, sevdiği dersler,daha az sevdiği dersler, ona kolay gelenler, zorlandıkları ve niçin zorlandıkları… daima kaliteli sohbetler ve doğru sorularla +’larını ve yarım artılarını arttırmak mümkün. Ben eksileri sözcüğünü kullanmak istemiyorum, hem negatif olduğu hem de öğrenciye itici geldiği için “eksi” sözcüğü yerine “yarım artı”, onu daha çok motive eden ve tamamlanması daha kolay gelen bir niteleme oluyor. Aslında öğrenciler doğru yaklaşım ile büyük başarılara imza atabiliyorlar unutmayın. “Öğrenme şekli” çocuktan çocuğa değişen bir kavram.
Nedir bu öğrenme şekli? Benim belli sorularla tespit ettiğim bu ”öğrenme şekillerini”, siz de birkaç basit gözlemle anlayabilirsiniz çocuğunuzda.” Benim çocuğum çok hareketli masaya oturtamıyorum yerinde durmuyor, ders çalışırken elinde bir obje ile uğraşıyor, sandalyede otururken dahi bir öne bir arkaya sallanıyor, dersi dinlemiyor biliyorum, çünkü ders anlatılırken sürekli bir şeylerle meşgul.” Hatta abartmıyorum hekim gibi teşhis koyan ebeveynler var; “Hiperaktif” bu çocuk. Vay be! Ne kolay bu teşhisi koymak, içinizi rahatlatmak isterim demin saydığın özellikler çocuğunuzun “ dokunsal yani kinestetik” ağırlıklı bir öğrenme stiline sahip olduğunu gösteriyor. Siz, onları bu tutumlarından uzaklaştırdıkça öğrenme potansiyelini de baskılamış oluyorsunuz. “Benim çocuğum sınıfta çok konuşuyor, sessiz durmayı beceremiyor, öğretmenleri şikayetçi. Ders çalışırken kitabın içine girecek nerdeyse okuyarak ve anlatarak çalışıyor, hatta kendi kendine bile konuşuyor. Okudum anladım diyor ama ne yazıyor ne çözüyor. Doğru dürüst deftere bir şey işlediği yok”diyen ebeveynler dikkat! Çocuğunuz büyük bir olasılıkla “işitsel” ağırlıklı bir öğrenme stiline sahip.” Benimki ise derste hoca konuşurken uyuyormuş, söylediklerimi hemen unutuyor, müziğin sesini açarak ders çalışıyor. Bulmaca çözüyor, resimli kitapları daha çok seviyor, kitabı okurken dudakları bile kıpırdamıyor, nasıl okumaksa bu? Sınava hazırlanırken yazmak yerine kendine göre şekil ve grafikler oluşturuyor.” Bu çocuğun “görsel” ağırlıklı bir öğrenme biçimine sahip olduğu aşikar.
Peki bunu keşfetmek bize ne kazandırdı? Doğru yaklaşımı elbette, biz çocuğumuzun akademik olarak başarılı olmasını isteriz, emin olun bunu onlar da istiyor. Ama o kafa karışıklığı yok mu? Neyi nasıl yapacağını bilememek işte başarı grafiği bu yüzden yükselmiyor.
Öğrenme şeklini doğru belirlersek ki bir çocuk aynı zamanda farklı oranlarda bu öğrenme stillerinin birine, ikisine ya da ender de olsa üçüne de sahip olabilir, onları baskı altına almadan destek olmak potansiyelini doğru kullanmasına ve performansını artırmasına yardımcı olacaktır. Web sayfamdaki ” 21 Günlük Öğrenci Başarı Takvimi”ni PDF olarak indirmenizi rica etmiştim. Çocuğunuzla birlikte oluşturacağımız daha doğrusu; onun günlük uyması gereken ders çalışma programına sadakatı içeren bu 3 haftalık çizelge, başarılı bir öğrenci olma adına yapacağı basit ama çok yararlı bir egzersiz. Bunun için önce kendi çalışma programını oluşturulması konusunda yukarıda anlattığım bilgiler ışığında lütfen ona destek olun. Programını kendi yapacak, belki üzerinde konuşabilirsiniz ama bu onun sorumluluğu, her gün ödev yapma, kitap okuma, eksiklerini tamamlama ve sınav programı için yaklaşan sınavlarına ön hazırlık yapma içerikli bir program. Süresi belli, molası belli olacak. Zamanı iyi kullanma alışkanlığını geliştirecek bu program, elbette hedefe yönelik. Peki hedef ne? Ben başarılı bir öğrenciyim ve başarımı daha da artıracağım. Böylelikle potansiyelinin gücünü keşfedecek ve performansını yükseltmek için gayretlenecek.
İşte” 21 Günlük Öğrenci Başarı Takvimi” ki bu ona özel, onun ismini yazacağı ve imzasını atacağı, 3 hafta boyunca ders programını her gün uygulayarak başarı işaretini koyacağı destek Hiç fire vermeden 21 gün boyunca kendine söz verdiği, başarı hedefine ulaşma çabası ders programına olan sadakatiyle belgelenmiş olacak.
Elbette siz ebeveynler olarak çocuğunuza bu süreçte destek verip motive edeceksiniz. Ancak baskı yok, çatışma yok, yargılamak yok, hesap ver demek yok. Unutmayın! Bu onun sorumluluğu. Ona sorumluluklarını hatırlatırken bile cesaretlendirici cümleler, teşvik edici sözler kullanmayı unutmayın. Bu “21 Günlük Öğrenci Başarı Takvimi” ni başarı ile tamamlayacağını inanıyorum, sana güveniyorum gibi.” İnanın 21 gün eğer hiç sekteye uğratmadan tamamlarsa başarmanın verdiği hazzın ötesinde düzenli ders çalışma alışkanlığı oluştuğu gibi performansı da yükselecektir. Kendine olan saygısı ve güveni artacaktır ve yeni bir takvimde başka hedeflere ulaşma isteği alışkanlık haline gelecektir.
Unutmayın!
BAŞARISIZ ÇOCUK YOKTUR, POTANSİYELİ DOĞRU YÖNLENDİRİLMEMİŞ ÇOCUK VARDIR!
Randevu İçin