ARKADAŞ MI? AİLE Mİ?

Arkadaş mı? Aile mi? Aslına bakarsanız bu bir tercih olmamalı! Çünkü kulvarlar çok farklı. Biz anne - baba olarak çocuklarımızın “arkadaş” ı olmadığımız gerçeğini kabul edelim. Doğru iletişimle onları bir arkadaş gibi dinlemek ayrı, ki sağlıklı olan bu, ama “rol çalmak” ayrı. Onların zaten; duygu ve düşüncelerine eşit mesafede arkadaşları var. Bizlere anne – baba olarak ihtiyaçları var, arkadaş olarak değil.

Peki, arkadaşlarını beğenmiyorsak; çocuğumuz için yanlış seçim olduğunu düşünüyorsak ve bizim konumuz olan derslerini, akademik sürecini olumsuz etkilediğini görüyorsak, ebeveyn olarak nasıl bir tutum içinde olmalıyız?

Bu şikayetler, “ergen grubu” velilerinden çok fazla geliyor. Çatışmaya girmeden çözüm odaklı ne yapabiliriz? Bu yaş grubunda arkadaş ve arkadaş grubu çocuğumuz için çok önemlidir. Niçin? Çocuğumuz dışlanmak istemiyor, kabul görmek istiyor. Bir gruba aitlik duygusu taşımak onun için çok önemli. Elbette; kendi için yanlış seçimlerde yapıyor. Deniyor, bocalıyor, yanılıyor, üzülüyor.

Biz ebeveyn olarak bu noktada ne yapıyoruz? “Ben sana demiştim” ile başlayan, “geldin mi sözüme” ile devam eden cümlelerle “ben kazandım” edasına bürünüyoruz. Daha önceki yazılarımda doğru iletişimin temel dayanaklarını anlattım. Dinlemek, anlamak, yargılamak, kıyaslamak ve empatik olmak üzerine kurulu bir ilişki olmalı çocuğumuzla kuracağımız. Ona güven vermeliyiz ve ona güven duymalıyız. Hataları üzerinde konuşurken acımasız bir tutum içinde olmamalıyız. Arkadaşları ile ilgili cümleler kurarken yargılayan ve kötüleyen değil, tanımak isteyen taraf olmalıyız. Düşüncelerimizi paylaşırken arkadaşlarının onun özeli olduğunu ve onlar hakkında söyleyeceğimiz her kötü sözün, çocuğumuz tarafından üstüne alınacağını unutmamalıyız. Çünkü, onlar onun seçimi! Elbette; bizimde bir yaklaşım tarzımız olacak. Arkadaşlarını tanıyabiliriz, gözlemleyebiliriz. Sohbet ortamında çocuğumuza fikirlerimizi yumuşak bir üslupla görüş olarak dile getirebiliriz. Anne – baba rol kimliğimizi unutmadan! İletişimi “Bu arkadaşını sevmiyorum ya ada sana göre değil, ya da seni çok kötü etkiliyor” şeklinde ithamlardan uzak tutarak. Aksine bu tür yaklaşımlar o arkadaşı daha çekici hale getirir unutmayın. “Yasaklar ve yaptırımlar delinmek içindir”! mantığını devreye sokar!

Göreceksiniz; sizin yargılamadan uzak tutumunuz; onun zaman içinde doğru kararlar vermesine sebep olacaktır. Burada bir noktayı vurgulamak isterim. Bahsettiğim yaklaşım “akran zorbalığı” dışında stabil arkadaş ilişkilerinde geçerlidir. Eğer, çocuğumuz böyle bir psikolojik şiddet görüyorsa çok geçmeden okulda; PDR, öğretmen ve idarecilerden destek alması gerekir. Çünkü bu zorbalık, onun akademik sürecini de çok olumsuz etkileyecektir ve bunun örnekleri de çoktur. Eğitim koçu olarak ben; arkadaş ilişkileri akademik süreçlerini sekteye uğratan öğrencilerle ilgilendiğimde onun; yaşanılanlara net olarak bakabilmesini sağladıktan sonra çoğu zaman problem ortadan kalkıyor. Ancak mevcut durum bir eğitim koçunu aşan bir hal almışsa o zaman bir psikolog çok daha etkin bir tercih oluyor.

Sevgili ebeveynler, çocuğumun arkadaşları benden daha önemli diye sakın düşünmeyin! Bu bir tercih değil. Çocuklar için en büyük rol modelleri anne – babalarıdır unutmayın. Ebeveynler olarak “doğru iletişimi” mizi devam ettirerek çocuğumuzun en yakın dostları olabileceğimizi akıldan çıkartmayın.

Unutmayın ki; doğrularını ve yanlışlarını hiç çekinmeden sizlerle paylaşan çocuğunuz; dışarıdaki çevreden gelebilecek olumsuz her etkiye daha dayanıklı olacaktır. Akademik ortamında da bu olumsuz etkilerden kendini soyutlar ve derslerine etki etmesine asla izin vermez.

Unutmayın! Siz çocuğunuzu dinlerseniz, yaşadıklarını anlatmak için dışarıyı tercih etmez! Onun en yakın dostu olarak akademik başarısını da ebeveyn olarak desteklemiş olursunuz!

UNUTMAYIN!

BAŞARISIZ ÇOCUK YOKTUR, POTANSİYELİ DOĞRU YÖNLENDİRİLMEMİŞ ÇOCUK VARDIR!  

Randevu İçin